HABERLER

FAİZ OTURUMU SONUÇ BİLDİRİSİ

Faiz oturumu sonuç bildirisi10 Kasım 2015 Salı 14:53

16 Ekim 2015 Cuma günü saat 14.00 – 19.00 arasında genel kurulda gerçekleştirilen “Faiz” adlı üçüncü oturum, isimleri aşağıda yazılı kimselerin katılımıyla gerçekleştirilmiştir:

 FAİZ

16 Ekim 2015 Cuma günü saat 14.00 – 19.00 arasında genel kurulda gerçekleştirilen “Faiz” adlı üçüncü oturum, isimleri aşağıda yazılı kimselerin katılımıyla gerçekleştirilmiştir:

 

BAŞKAN

Prof. Dr. Salih TUĞ(Marmara Üniversitesi)

TEBLİĞCİLER

Prof. Dr. Muhammed Naîm YASİN (Ürdün Üniversitesi)

Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN (Uludağ Üniversitesi)

Prof. Dr. Bilal AYBAKAN (Marmara Üniversitesi)

Doç. Dr. Süleyman KAYA (Sakarya Üniversitesi)

MÜZAKERECİLER

Prof. Dr. Hacı Mehmet GÜNAY(Sakarya Üniversitesi)

Dr. Yahya ABDURRAHMAN (Larıba Bank of Whittier, ABD)

Dr. Hüseyin KAYAPINAR (Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu)

RAPORTÖRLER

Doç. Dr. Murat ŞİMŞEK (Necmeddin Erbakan Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Rahmi TELKENAROĞLU (Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi)

 

Bu oturumda aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmıştır:

A. BORÇ YAPILANDIRILMASI

Faiz yasağı sadece kul hakkını değil toplumun hukukunu da korumaya yönelik bir düzenleme olup taraflar aksine işlem yapma yetkisine sahip değildirler.

Borç yapılandırma özü itibariyle mevcut borcun yapısını değiştirmeyi hedefleyen bir anlaşmadır. Kapsamı daha geniş olmakla birlikte yapılandırma daha çok vadeli borçlarla ilgili olarak gündeme gelir. Alacaklı, yargıya gitmek yerine ödeme sıkıntısı çeken borçluyla yeni bir ödeme planı üzerinde anlaşmayı tercih edebilir. Bu tercih, taraflara olduğu kadar makroekonomiye de fayda sağlar.

Burada asıl sorun, tarafların vade değişikliğini borç miktarına yansıtmaya ve diledikleri şekilde miktar tespitine mezun olup olmadıkları meselesidir. İslam hukukunun bu işleme bakışı şu şekilde özetlenebilir:

1.Vade çerçevesinde bir yapılandırma İslam hukukundaki te’cil ve ta’cil terimleriyle ifade edilebilir.Te'cil, ya daha baştan peşin doğan ya da vadesi geldiği için peşin hale gelen para borcunun vadeye bağlanması veya vadeli borcun vadesinin uzatılmasıdır (öteleme). Ta'cil ise vadeli borcun vadesinden önce (erken) ödenmesi demektir. Borcun taksitlendirilmesi de yapılandırma kapsamında bir işlem sayılır. Borcun miktarına dokunmadan tek başına vadenin uzatılıp kısaltılması veya taksitlendirme bir sakınca teşkil etmez. Asıl mesele vade üzerindeki değişikliğin borcun miktarına yansıtılmasıdır.

2.Borcun erken ödenmesi karşılığında borç miktarında indirime gidilmesine cumhur cevaz vermemekle birlikte İbn Abbâs, İbrahim en-Neha‘î, Ebû Sevr, İbnTeymiyye, İbnKayyim el-Cevziyye ve İbnÂbidîn gibi âlimler caiz görmüşlerdir. Kurulumuz, İslam Fıkıh Akademisi’nin belli şartlarla kabul ettiği bu ikinci görüşe katılmaktadır.

3.Borcun vadesinin uzatılması karşılığında borç miktarının artırılması ittifakla haram sayılmıştır. Ödeme acziyetinden kaynaklanan temerrüd halinde borç miktarında artışa gidilmemesi tercihe şayan olmakla birlikte alacaklının ısrarlı talebi durumunda enflasyon farkı borca yansıtılabilir.Bu fark, meşru olamayan mal ve hizmetlerden arındırılmış bir endeksi esas alan çekirdek enflasyona göre belirlenmelidir. Bu çerçevede borç yapılandırmasına cevaz verilirse tarafların haksızlığa uğraması önlenmiş olur. Zira ilgili ayet (Bakara 2/279) hiçbir tarafın zulme uğratılmamasını öngörmektedir.

B. KONUT FİNANSMANI TEKNİKLERİ

Günümüzde ticari bankalar ile katılım bankaları dışında konut finansmanına yönelik organizasyon yapan bazı ticari şirketler tarafından çekilişli, vade ortası gibi sistemler uygulanmaktadır. Bu sistemlerin riba şüphesinden uzak olmadığı görülmektedir. Bu şüphenin izalesi için:

1. Müşterilerin tahsilat ve ödemelerinin grup içerisinde kalması,

2. Grup üyelerinin yaptıkları ödemeleri şirket hesabında kalmayıp grup üyelerine konut alınmak üzere kullanılması,

3. Şirketin organizasyona finansal anlamda müdahil olamaması gerekir.

4.Yine ileri tarihlerde yapılacak ödemelere eklenecek enflasyon farkı baştan tahmini olarak belirlenip kesinleştirilmemeli, enflasyon gerçekleştikten sonra buna göre fazlalık eklenmelidir.

Ayrıca bu sistemler aynı zamanda finans teminine yönelik birer organizasyon olduklarından BDDK gibi bir üst kurulun denetimine tabi olmaları ve TMSF’nin banka mevduatları için verdiği garantiyi haiz olmaları önem arz eder.

C. BANKA KARTI, KREDİ KARTI VE POS CİHAZI

Banka kartının hamili, ek hesabı kullanmamak kaydıyla bu kartla cari hesaptan para çekebilir, satın aldığı mal ve hizmetlerin bedelini ödeyebilir.

Bankalar, faiz içermeyen ve karz esasına dayanan kredi kartı çıkarabilir. Bu durumda kredi kartı hamiline dönem borcunu vadesinde ödememesi durumunda faiz tahakkuk ettirilemez. Mevcut hukuk sisteminin imkân vermesi halinde enflasyon farkı talep edilebilir. Banka ve kredi kartlarının ticari işlemleri kolaylaştırma amaçlı olarak kullanılması ve bunların bir borç aracı haline getirilmemesi gerekir.

D. ALTIN HESABI VE VADELİ ALTIN İŞLEMLERİ

Altın alım satımı bir sarf akdi olup karşılıklı bedellerin akit meclisinde kabzı aranır. Taraflardan birinin ödemeyi ertelemesi, nesieribasına yol açtığı için işlemi fasit kılar. Buna göre:

1.Kredi kartıyla vadeli/taksitle yapılacak altın alışverişinin caiz olmadığı konusunda görüş birliği oluşmuştur.

2.Banka kartıyla peşin olarak altın alımı konusunda ise kurulumuzda iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. İlkine göre; sarf akdinde aranan kabz şartı, hakikî/fiilî kabz olduğundan bedellerden birinin banka hesabındaki varlığı (kaydî para) kabz işlevi görmez. Dolayısıyla bu tür bir işlem caiz görülemez. Çoğunluğun benimsediği görüşe göre ise, hükmî kabz, hakikî kabz hükmünde olduğundan, kişinin kredi kartıyla değil de banka kartıyla hesabındaki parayla peşin altın veya döviz satın alması caizdir. Nitekim İslam Fıkıh Akademisi’nin “Müşterinin hesabı ile ilgili kayıtlar hükmîkabz sayılır” kararı bu yöndedir. Müşteri, banka cari hesabındaki parayla peşin altın alım satımı yapabilir.